Haber Detayı
09 Mart 2025 - Pazar 08:55
 
Türkiye'de Hukuk, Ekonomi ve Toplumsal Dönüşüm: Yeni Yasalar ve Artan Sorunlar
Türkiye’deki hukuki, ekonomik ve toplumsal gelişmeler, özgürlükler ve fert hakları konusunda derin tartışmalara yol açıyor. Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak, hukuk devletinin yerini kanun devletine bırakmasının, polis devleti ve diktatörlük tehlikesi oluşturduğunu belirtiyor. Ekonomik kriz, artan icra dosyaları ve boşanma oranları, toplumsal yapıyı tehdit ederken, yeni Aile Yasası ve LGBT düzenlemeleri de büyük tartışmalara yol açtı. Dijital dönüşüm ve Siber Güvenlik Yasası gibi düzenlemeler, kişilerin özgürlüklerini daha da kısıtlayabilir. Türkiye’nin geleceği, bu gelişmeler ışığında belirsizliğini koruyor.
GÜNDEM Haberi
Türkiye'de Hukuk, Ekonomi ve Toplumsal Dönüşüm: Yeni Yasalar ve Artan Sorunlar

Türkiye’de Hukuk, Ekonomi ve Toplumsal Dönüşüm: Nereye Gidiyoruz?
 

Türkiye’de hukuk, ekonomi ve toplumsal yapıyı derinden etkileyen gelişmeler yaşanıyor. Yeni yasalar, ekonomik kriz ve toplumsal dönüşümle birlikte özgürlükler ve kişilerin hakları konusunda tartışmalar hız kazanıyor.


Hukuk Mu, Kanun Devleti Mi?


Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak “Hukuka uygun olmayan yasa suç aletidir. Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa, özgürlük o kadar azdır” diyen Dilipak, hukuk sisteminin siyasetçilerin kararlarıyla yönlendirildiğini ve bunun polis devleti anlayışına kapı araladığını vurguluyor.


İşte Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak’ın "Hukuka Uygun Olmayan Yasa Suç Aletidir" Başlıklı Köşe Yazısının Dikkat Çeken Başlıkları ve Önemli Ayrıntıları!


İstanbul Sözleşmesi ve UN WOMAN Tartışmaları


İstanbul Sözleşmesi’nden çekilindiği açıklansa da, sözleşmenin hükümlerinin büyük ölçüde yasalar içinde yer aldığı ifade ediliyor. Öte yandan, UN WOMAN’ın Türkiye’ye getirilmesi ve İstanbul’un bölge ofisi olarak seçilmesi eleştirilere neden oldu. Dilipak’a göre bu durum, toplum mühendisliğinin bir parçası ve transhümanizme giden yolda büyük bir adım olarak görülüyor.


Yeni Aile Yasası: LGBT ve Cinsiyet Düzenlemeleri


Hükümetin yeni aile yasası çalışmaları kapsamında, “Biyolojik cinsiyet” tanımının yasaya eklenmesi, LGBT propagandasına hapis cezası, cinsiyet değiştirme yaş sınırının 21’e çıkarılması ve eşcinsel düğünlere yasak getirilmesi gibi düzenlemeler öne çıkıyor. Ancak bu adımların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) geri dönebileceği konuşuluyor.


Ekonomi Alarm Veriyor: Borçlar ve Boşanmalar Artıyor


Türkiye’de ekonomik kriz giderek derinleşiyor. 2025 Ocak döneminde 372.545 yeni icra dosyası açıldı, bu da geçen yılın aynı dönemine göre 56’lık bir artışa işaret ediyor. Dilipak, tüketici kredileri ve kredi kartı borçlarındaki icra dosyalarının boşanma davalarındaki artışla paralel seyrettiğini belirtiyor.


Dijital Dönüşüm: Kişiler, Nesneye mi Dönüşüyor?


Dilipak, dijital dönüşüm sürecinde kişinin, biyolojik kimliğinden koparılarak GENDER kavramı altında yeniden tanımlandığını ve bunun bireyin nesnelerarası iletişimin bir nesnesi haline gelmesine yol açtığını söylüyor. Transhümanizm adı altında kişinin kontrol altına alınması mı hedefleniyor? sorusunu gündeme taşıyor.


Siber Güvenlik Yasası: Sessizlik Yasası Mı?


Meclise sunulması beklenen Siber Güvenlik Yasası, eleştirmenler tarafından "Sessizlik Yasası" olarak yorumlanıyor. Yeni düzenlemelerin, medya ve sosyal medya üzerindeki denetimi artırarak ifade özgürlüğünü kısıtlama riski taşıdığı belirtiliyor.


İklim Yasası ve Karbon Ayak İzi Karnesi


Dilipak, karbon ayak izi karnesi uygulamalarının, geçmişteki ekmek karnesi gibi bir sistem oluşturduğunu belirterek, bu tür düzenlemelerin vatandaşları ekonomik ve sosyal anlamda daha fazla baskı altına alabileceğini ifade ediyor.


Türkiye Nereye Gidiyor?


Ekonomik kriz, toplumsal dönüşüm, bireyin (kişinin) nesneleşmesi ve özgürlüklerin daraltılması… Türkiye’nin geleceğini nasıl etkileyecek? Gelişmeleri yakından takip edin!


İşte Dilipak'ın Köşe Yazısının Tamamı!...


 

"Evet Hukuka uygun olmayan yasa suç aletidir. Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa o ülkede özgürlük o kadar azdır. Kanunla düzenlenen her konuda siyasetçi karar verir, bürokrat uygular. Hukuk unutulup kanun devleti olmuşsanız, bu aynı zamanda polis devleti olmak demektir ki, bu diktatörlüğe giden bir kapı demektir.
 

Elips Haber'de yer alan habere göre, AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler konuşuyor, “Muhafazakar Demokrat” kimlikli “ılımlı İslamcılar” susuyor. Ya da o “ılımlı İslamcılar”ın bir kısmı zaten artık başka vadilerde dolaşıyor. Zaten onların Media’sı, STK’sı, Cemaat yapıları artık arka bahçede kumda oynuyorlar. SİAD’larımız ise paralarını saymakla meşguller. Borsaya mı yatırsalar, Kripto paraya mı, ya da altına mı? Yoksa yurt dışına çıkartıp, kendi paralarını teminat gösterip, kredi olarak ülkesine getirip, zorda kalan şirketleri, fabrikaları, gayrimenkullerini ele mi geçirseler. İçlerinde birileri bunun hesabında.
 

İstanbul sözleşmesinden çıktık dediler, aslında çıkmadılar, zaten sözleşmenin  bütün maddeleri yasada var. Halka dönüp, ”sözleşmeden çekildik işte” diyorlar, öte tarafa dönüp ”niye itiraz ediyorsunuz ki, sözleşmenin bütün hükümleri yasada mevcut” diyorlar. Her iki tarafa da “Mavi boncuk” veriyorlar. Bu iki yüzlülüktür. Zaten Lanzaroteden söz eden yok. Kimliklerimizdeki GENDER maddesi de kimsenin umurunda değil. Dijital dönüşüm ofisi toplumu dönüştürmeye devam ediyor. TransHumanizm için açılan yolda emin adımlarla yürüyoruz. BİREY’ler artık Nesnelerarası iletişimin NESNE’si. Chemtrail’e devam, 5G’ye de.. Hak ve halk ne istiyor, bir kenarda dursun, “Uluslararası sistemin istediği yönde” emin adımlarla ilerliyoruz. AB ve yeni Avrupa Güvenlik Sistemi için “Gönüllü gelin” mi olacağız bu gidişle. Hem de AB ülkeleri ile Ukraynanın yanında Rusyaya karşı savaşa gireceğiz. İster misiniz bu ittifaka İsraili de üye alsınlar.
 

İstanbul sözleşmesinden çekildik” derken aslında bin beteri bir iş yaptılar ve UN WOMAN’ı getirdiler. Ona vergi yargı muafiyeti, pozitif ayırımcılık ve diplomatik statü tanıdılar. İstanbul’u sözleşmenin bölge ofisi yaptılar. LGBT’ye karşıyız derken devlet eli ile Karnaval düzenliyorlar. Bir de Satanist kortej düzenleseler, o eksiğimiz de kalmayacak. Yoksa ülkede kapalı turistik tesislerde çıplaklar kampı da var, Satanist ayinler de yapılıyor.
 

Ha, tabi, 2025’i aile yılı ilan ettik. Ama boşanmalar çığ gibi, evlenme kredileri birlikte yaşayanların teşvikten yararlanmak için başvuracakları bir fona dönüşmez inşallah. Zaten sonrasında “Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna”. Çevreden gençler için o kredi aslında çok da cazip değil. Evlilik durdu, çocuk doğuranda yok. Zaten sezeryan, aşı, beslenme, ilaç, uyuşturucu ve alkol, stres, geçim zorluğu nüfusu dumura uğrattı. Çalışan kadın çocuk doğurup ne yapsın. Evde artık dede-nine de yok ki. Aşı kısırlaştırdı insanları, çoğu farkında değil. Bu havadan zehirlemeler, Biorezonans yöntemleri ile evlenip çocuk yapmak isteyenlerde de düşük ve sakat doğumlar patlayacak bu gidişle.
 

Ha şimdi yeni bir AİLE YASASI ile aşırı sızlanmalar için bir pansuman  yasası ile olayı geçiştirmek istiyorlar. Bu tedavinin adı SEMPTOM TEDAVİSİ. Bu doğru, gerçek bir tedavi değil. 2025’i Aile yılı ilan ettiler ya, şimdilik, tam da 8 Mart haftasına denk gelen bir zamanda LGBT konusunu bir torba yasa ile Meclisten geçirmek istiyorlar.
 

Yapılması düşünülen yenilikler şunlar: "Biyolojik Cinsiyet" İfadesi Yasaya Giriyor. LGBT Propagandasına Hapis Cezası geliyor. Eşcinsel Sembolik Nişan ve Düğünlere Yasak. Cinsiyet Değiştirme Ameliyatında Yaş Sınırı 21’e Çıkıyor. Cinsiyet Değiştirme Süreci İçin Yeni Şartlar getiriliyor. Cinsiyet değiştirme talebinde bulunan kişilerin en az 3’er ay aralıklarla 4 farklı ruh sağlığı değerlendirmesinden geçmesi. Kanuna Aykırı Cinsiyet Değişikliğine 7 Yıl’a Kadar Hapis verilebilecek. Bu müdahaleyi gerçekleştirenler ise 3 ile 7 yıl arasında hapis cezasına çarptırılabilecek. Ayrıca bin gün ile 10 bin gün arasında adli para cezası verilebilecek. Tabi  öte yandan bu kararların hepsi de AİHM’den geri dönecek ve tazminat ödeyeceğiz!?. Bu düzenlemeler, torba yasa ile Türk Medeni Kanununun 40. Maddesi ile 93/A. Maddesinin  1,2 ve 3. Fıkraları ile yeniden düzenleniyor. Doğru yünde ileri doğru küçük bir adım olan düzenlemenin 8 Mart haftasında gündeme gelmesi manidar. Ancak bu konuda kimlik kartlarındaki GENDER maddesine bir atıf yok. Nesnelerarası İteşime de atıf yok. İnsan, Nesnelerarası iletişimin Nesne’si olunca, İnsan, hayvan ve makine ile eşitleniyor. Deri altına Chip takınca zaten isterseniz, cep telefonundan göndereceğiniz sinyallerle östrojen ve androjen hormanlarınızı düzenleyebileceksiniz. Haberiniz olsun teknoloji yasalarınız by-Pass ediyor. Daha yasalarınız çıkmadan hükümsüz kalıyor. BioHacker’ler de bunu başkalarına karşı aynı şekilde bir tehdit olarak kullanabilir. Bunu niye görmüyorsunuz! Evet evet sanırım “gözleriniz var görmüyorsunuz.” Aslında “görmek istemeyenden daha kör kim olabilir ki!” İnsan NESNE olacaksa, cinsiyetin ne önemi var. NESNE BİREY’ler, din, ahlak, biyolojik cinsiyetten bağımsız, GENDER diye tanımlanan bir GENOM. TRANS HUMANİZM’e EVET diyorsanız, CİNSİYET’i konuşmanın bir anlamı yok. Hele bir de vergi ve yargı muafiyeti tanıdığımız, pozitif ayırımcılık ve Diplomatik imtiyaza sahip UN WOMAN ve Lanzarote belası varken, bu düzenlemenin aslında bir anlamı kalmıyor. Bu işler “Dostlar alışverişte görsün” kabilinden PR ve algı operasyonlara malzeme olacak  işlere dönüşüyor.
 

SİBER  GÜVENLİK YASASI zaten yeni bir TAKRİRİ SUKUN yasası. Ya da SESSUZLUK YASASI! Konuşmayın, kesin sesinizi. Ne söylüyorsak, onu dinleyin. Her kafadan bir ses çıkıyor. Söz gümüşse, sukut altındır. Susun! Bir de başımızın belası, bunların toplamında daha büyük bir bela, İKLİM YASASI geliyor. Artık TAKRİRİ SUKUN yasamız var, sivil ve siyasi toplumun ağzını kapattınız diyelim. Bürokrasi zaten konuşamaz. Yargı mevzuata bağlı. İş adamına bu işten tatlı kar var. Akademi deseniz ağzına fermuar takılmış. TEK PARTİ döneminde YOL VERGİSİ vardı. Bugün de daha beteri var, YOL, KÖPRÜ, TÜNEL hepsi paralı. Vergiden beter Otopark parası var. Hem de köprüden geçenden aldıkları yetmezse, teahhüd edilen yolcu sayısının altındaki borç hazineden ödenecek, köprüden geçmeyenlere ödetilecek.
 

EKMEK KARNESİ, VARLIK VERGİSİ vardı bir de değil mi? Bakın KARBON AYAK İZİ KARNESİ EKMEK KARNESİ’nden beter. Vergiler azmış gibi yeni vergiler, konulan kurallara uymayanlara ağır para cezaları yolda. Hepsi sonunda bizlere yansıyacak. VARLIK VERGİSİ olmayacak, çünkü, devlet herşeye el koyacak. MÜLKİYET YOK nihai hedefte. Ama zaten şimdiden Rezerv alan diye gayrimenkulünüze el koyabiliyorlar. Sertifikalı tohum takdiği ile sizin topraklarınız onların kontrolüne geçiyor. Kendi toprağınızın işçisi oluyorsunuz. waqi.info’ya bakın yarın işyerinizi gelip çevreyi zehirliyorsunuz diye kapatabilirler. Sistemi manipüle edip, sahte bayrak operasyonu da yapabilirler. Birileri bilinen Hack’leme yöntemi ile firmaları hackleyebilirler. Dahası RF tekniği ile hava hareketleri uzaktan kontrol edilerek kirli havalar belli yerlerde öbeklenebilir. Zaten alçak irtifa uyduları ile Laser ve RF yöntemleri ile hareketli ve sabit her noktaya müdahele edebiliyorlar artık.
 

BACON (1561-1626)’nun zor zamanlara ilişkin bir uyarısı var. Dini kaynaklardan söz edeceğim ama islam dünyasının TEOPOLİTİK konulara bir allerjileri var sanki. Onlara İbni Haldun’dan ya da Eba Müslim Horasani’den söz etmenin bir faydası yok sanırım. Onun için ağılında yavrularını emziren anaç domuzu emmek için ağılın kapısında yarım asırdır bekleyen uysal koyun hastalığı ile malul olanlara bir batıdan bir düşünürün uyarısını hatırlatalım. Bacon  diyor ki: “Başkaldırıların (Toplumsal olaylar ve huzursuzluklar) sebebleri şunlardır: Dinsel konularda yenilik, vergiler ve harçlar, yasalarda ve törede değişiklik, ayrıcalıkların ve hakların ihlali, genel baskı, hak etmeyenlerin yüksek mevkilere ve bakanlıklara getirilmesi, yabancılar sorunu, ürün fiyatlarındaki pahalılık, ordudan çıkarılmış askerler, umudu kalmamış partiler ve en nihayetinde insanları ortak paydada birleştirecek ve coşturmaya yetecek kadar topluma zarar veren ne varsa. Vicdanların baskı altına alınmasını ve zorla yönetilmesini öğütleyenler aslında şahsi arzularını bu inancın altına saklar ve bunu kendi menfaatleri için isterler”. "Baldırı çıplaklar"ın Ayak seslerine kulak verin!
 

7 Mart 632 “Veda Haccı hutbesi”nin yıl irad edilmesinin yıl dönümü idi. Orada Kadınlara ilişkin uyarılar, Kan davası ve RİBA konusunda uyarılar vardı. 2 gün geçse de keşke o hutbeyi bir okuyup, Resulullah’ın dünyadan ayrılmadan önceki son sözlerine bir kulak versek.
 

2025 Ocak döneminde  kredi kartı borcu için 372.545 icra dosyası daha açılmış. Bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre Yüzde 56 oranında artışa işaret ediyor. Tüketici Birliği Federasyonu genel başkanı Avukat Bülent Deniz #artıkYETER diyor. #TehlikeGeliyor değil, tehlike kapıda. Olumsuz şartları konjonktürel olarak dünya, bölge ve ülkemizdeki gelişmeler, yönetim-muhalefet çatışması daha içinden çıkılmaz hale getiriyor. Ramazan sonrası şartların daha da ağırlaşması söz konusu. İnşaat sektöründeki durgunluk, fiyatlarda düşüşe sebeb olurken, kredili satın almalarda ödeme zorluğuna düşenler. O Yüzde 56’ya banka tüketici kredilerinden icraya düşenleri de eklerseniz Yüzde 80’i buluyor. İlginçtir, Türkiye’deki boşanma davalarının sayısında da aynı dönemde, o oranda bir artış olduğu görülüyor!
 

Selam ve dua ile."



  

 

Kaynak: Editör:
Etiketler: Türkiye'de, Hukuk,, Ekonomi, ve, Toplumsal, Dönüşüm:, Yeni, Yasalar, ve, Artan, Sorunlar,
Yorumlar
Haber Yazılımı